1 Şubat 2011 Salı

GECE

 Kıymeti en çok bilinmeyendir Gece.İnsanların gündüz yorgunluklarını uykulara sığdırıp sığındıkları. Oysa yorgunluğu uykuya yüklemekten daha doyurucu ve dinlendiricidir sonraki gün ağırıncaya dek geceye uyanık kalmak. Bilge Karasu ne güzel söylüyor kaleme döktüğü Gece'sinde : "...İnsanlar gitgide, istediklerine, dilediklerine inanmakla yetindiklerini, düşünüp tartmayı, ölçünmeyi, olanı biteni görmeğe çalışmayı yavaş yavaş bir yana ittiklerini daha fark etmiyorlardır belki de. Bunun farkına varmağa başladıklarında ise ortalık iyice kararmış olacak. Sabahları güneş yeniden doğar gibi olsa da, ortalık yeniden aydınlanır gibi olsa da, gecenin karanlığı bütün bütün dağılamayacak hiç..." Gerçekten de gecenin karanlığının üzerimden dağılmadan başladığım, tekrar tüm karanlığıyla gelinceye dek onun gölgesini üzerimde taşıdığım günleri daha çok seviyorum. Çünkü her insan Gece daha çok kendi; Gece'ye sığdırılan her şey daha gerçek.

   Gece hayatın kulisidir. Gün doğumuyla hayat sahnesi perdelerini açar. Maskeler takılır geceye dek, inandırıcılık payı yüksek -çoğu zaman kendimizi bile inandırdığımız- oyunları tekrarlayıp dururuz. Birbirine benzeyen, aydınlıkta -söz konusu gerçeklikten uzak bir aydınlık- tekerrür edip duran oyunlar. Alınan nefes bile sahici nefes değildir bunu kulise dönüp maskeni suratından attığın an aldığın nefesle anlarsın; yani gece geldiğinde.

   Karanlıkta parmak ucuyla görme eyleminin tadını gündüzün alabildiğine ışığı ile gözümüzle gördüklerimiz veremez. Işıkla her şey yanıltıcı; her şey bir ilizyondan ibaret. Bundan gecenin yakınlığının, dokunurluğunun su götürmez gerçekliği.


   Bu kelimeleri buraya dökmeye karar verdiğimde içindeydim Gece'nin. Kafamı kaldırıp odanın duvarlarına yansıyan gün ışığını görünce bunu şimdilik burada noktalamam gerektiğine karar verdim. Kulisten çıkma vaktim gelmiş, sahne beni bekler. Üzerimde Gece'nin gölgesiyle hayata sızmam gerek. Maskem yüzümdeyken arkasında gizlediği tek istek Gece'ye tekrar kavuşmak  olacak.